-
1 parça parça olmak
v. fly to pieces, be torn to pieces, shiver -
2 parça parça olmak
hencirîn -
3 parça parça olmak
to be broken to pieces -
4 içi parça parça olmak
-
5 kalbi parça parça olmak
лъэшэу ыгу фэгуIэн, ыгу узын -
6 suratından düşen bin parça olmak
to pull a long face -
7 yüzünden düşen bin parça olmak
to pull a long face -
8 paralanmak
1. انقطع [اِنْقَطَعَ]Anlamı: parça parça olmak2. تجزأ [تَجَزَّأَ]Anlamı: parça parça olmak3. تقطع [تَقَطَّعَ]Anlamı: parça parça olmak -
9 smash
adv. gürültüyle, şangır şungur, şangırtı ile————————interj. şangır şungur, şangır————————n. şangırtı, çatırtı, parçalanma, kırılma, çarpışma, kaza, iflas, başarı, buzlu konyak————————v. parçalamak, mahvetmek, yenmek, ezmek, vurmak, sert vurmak, paramparça olmak, parçalanmak, çarpmak, çakılmak, iflas etmek, mahvolmak, bozguna uğramak* * *1. parça parça et (v.) 2. kırılma (n.)* * *[smæʃ] 1. verb1) ((sometimes with up) to (cause to) break in pieces or be ruined: The plate dropped on the floor and smashed into little pieces; This unexpected news had smashed all his hopes; He had an accident and smashed up his car.) parça parça olmak/etmek2) (to strike with great force; to crash: The car smashed into a lamp-post.) şiddetle vurmak/çarpmak2. noun1) ((the sound of) a breakage; a crash: A plate fell to the ground with a smash; There has been a bad car smash.) kırılma2) (a strong blow: He gave his opponent a smash on the jaw.) şiddetli darbe3) (in tennis etc, a hard downward shot.) küt inme•- smashing- smash hit -
10 pâpûş
farsça پاپوش pabuç. paralamak parçalamak, parça parça etmek. paralanmak parça parça olmak. -
11 pâre pâre
farsça 1.parça parça. 2.paramparça. pârelenmek parça parça olmak. -
12 iç
1.1) врз. вну́тренность, вну́тренняя часть (чего-л.)evin içi — вну́тренняя часть до́ма
2) внутренняя часть, заключённая в твёрдую оболочку: сердцеви́на, ядро́ağaç içi — ядро́ древеси́ны
badem içi — минда́лина
ekmek içi — мя́киш
3) начи́нка, фаршkabak içi — начи́нка для кабачко́в
4) вну́тренности, нутро́, утро́баiçi bulanmak — мути́ть, испы́тывать тошноту́
5) се́рдце, душа́, духо́вный мир ( человека)içim ferah — на душе́ у меня́ ра́достно
içimde bir heyecan vardı — у меня́ на душе́ бы́ло ка́к-то неспоко́йно
içime bir şüphe düştü — в меня́ вкра́лись сомне́ния
6) то, что совершается в пределах чего-л.şehir içi haberleşme — внутригородска́я перепи́ска
aile içi ilişkiler — внутрисеме́йные отноше́ния
7) разг. содержа́ние2.1) врз. вну́треннийiç avlu — вну́тренний двор
iç kapı — вну́тренняя дверь
2) ни́жний, нате́льный ( о белье)3.в функции служ. имени- içiınde- içinden••- içini açmak
- içi almıyor
- içine almak
- içine atmak
- içi bayılmak
- içini boşaltmak
- içi cız etti
- içi çekmek
- içine çekmek
- içini çekmek
- iç çekmek
- iç geçirmek
- içi çıfıt çarşısı
- içinden çıkmak
- içini çürütmek
- içi daralmak
- içi dayanmamak
- içine dert olmak
- içi dışı bir
- içi dışına çıkmak
- içine doğmak
- içine dokunmak
- içini dökmek
- içinde duymak
- iç etmek
- içine etmek
- içi ezilmek
- içini ezmek
- içinden geçirmek
- içi geçmek
- içinden geçmek
- içinden gelmek
- iç gıcıklamak
- içi gitmek - içine hüzün çökmek
- içim ısınıyor
- içi içine geçmek
- içine işlemek
- içi içine sığmamak
- içi içini yemek
- içi kabul etmemek
- içi kalkmak
- içi kabarmak
- içi kan ağlamak
- içinden kan gitmek
- içine kapanmak
- içi kararmak
- içi kazınmak
- içi kıyılmak
- içinden bir şeyler kopmak
- içine kurt düştü
- içini kemirmek
- içini kurt yemek
- içinden okumak
- içini okumak
- içine oturmak
- içine öyle gelmek
- içi paralanmak
- içi parçalanmak
- içi parça parça olmak
- içim rahat değil
- içini sarmak
- içine sıçmak
- içi sıkılıyor
- içini sıkmak
- içi sızlamak
- içi burkulmak
- içine sokacağı gelmek
- içi sürmek
- içine tükürmek
- içi yağ bağlamak
- içinin yağı erimek
- içini yakmak
- içi yanmak
- içinden yanmak
- içini yemek
- içinde yüzmek
- para içinde yüzüyor -
13 be torn to pieces
v. parça parça olmak, paramparça olmak -
14 be torn to pieces
v. parça parça olmak, paramparça olmak -
15 انقطع
اِنْقَطَعَ1. durmakAnlamı: dinmek, kesilmek2. kurtulmak3. kopmakAnlamı: gövdeden ayrılmak4. kopmakAnlamı: herhangi bir yerinden ayrılmak5. kesilmekAnlamı: kesmek işi yapılmak6. kırılmakAnlamı: kırmak işine konu olmak7. parçalanmakAnlamı: parçalara ayrılmak8. paralanmakAnlamı: parça parça olmak -
16 تقطع
تَقَطَّعَ1. durmakAnlamı: dinmek, kesilmek2. kopmakAnlamı: herhangi bir yerinden ayrılmak3. kesilmekAnlamı: kesmek işi yapılmak4. kırılmakAnlamı: kırmak işine konu olmak5. parçalanmakAnlamı: parçalara ayrılmak6. paralanmakAnlamı: parça parça olmak -
17 yürek
"1. heart. 2. courage, stoutheartedness, guts. 3. pity, compassion. 4. heart, heartstrings, emotions. 5. prov. stomach, belly. -ten very sincerely, from the heart, from the bottom of one´s heart. -ler acısı heartbreaking, heart-rending. -i ağzına gelmek for one´s heart to leap into one´s mouth/miss a beat/skip a beat. -i atmak 1. for one´s heart to beat. 2. for one´s heart to pound with excitement. -i bayılmak to be very hungry, be caving in. -i cız etmek/cızlamak to be suddenly overwhelmed by a flood of pity or compassion. - çarpıntısı 1. palpitation of the heart. 2. agitation, anxiety. -i çarpmak 1. for one´s heart to palpitate. 2. for one´s heart to pound with excitement. -i dar impatient; restive, fidgety. -i dayanmamak /a/ to be unable to bear, be unable to stand. -i delik troubled. -ine dert olmak /ın/ (for something) to be a source of pain and regret for (someone). -i dolu (someone) whose heart is full of bitterness over an old insult or wrong. -i ezilmek 1. to be very moved, for one´s heart to be wrenched. 2. to be very hungry, be caving in. -i ferahlamak to feel relieved, breathe easily, breathe freely. -i geniş carefree, happy-go-lucky, easygoing. -i hop etmek/hoplamak for one´s heart to miss a beat, for one´s heart to leap into one´s mouth; (for someone) to get a fright, have a fright. -ine inmek 1. (for a great sadness) to kill someone, deal someone a mortal blow. 2. to die then and there. 3. (for a sad event) to make someone suffer grievously, hit someone very hard. -ine işlemek /ın/ to wound or hurt (someone) deeply, cut (someone) to the quick. -i kabarmak 1. to feel sick at one´s stomach, feel nauseated. 2. for one´s heart to feel heavy; (for someone) to feel a tightness in one´s chest (owing to extreme sadness or suffering). -i kaldıramamak /ı/ to be unable to stand, be unable to bear (something). -ini kaldırmak /ın/ to make (one´s) heart miss a beat, give (one) a sudden fright. -i kalkmak to get excited or agitated, for one´s heart to begin to pound with excitement or agitation. -i kan ağlamak to be deeply grieved. -ine kar yağmak /ın/ to feel pangs of jealousy or envy. - karası 1. regret felt for a crime or misdeed one has committed. 2. crime or misdeed. -i kararmak to be beset by a feeling of pessimism or hopelessness, lose heart. -i katı hardhearted. -i katılmak for one´s heart to feel so tight that one can´t breathe easily (after weeping). - katılığı hardness of heart, hard-heartedness. -i kopmak to be stricken with a sudden, very sharp pain. -ine oturmak /ın/ 1. to plunge (someone) into deep sadness. 2. to affect one deeply, work its way into one. -i oynamak for one´s heart to miss a beat, for one´s heart to leap into one´s mouth; (for someone) to get a fright, have a fright. -i parçalanmak/parça parça olmak for one´s heart to be wrenched (upon seeing something sad). -i pek 1. hardhearted. 2. fearless, stouthearted. -ini pek tutmak to be brave, keep up one´s courage. -i rahatlamak to feel relieved, breathe easily, breathe freely. - Selanik /da/ coward, chicken: Onda yürek Selanik! He´s a chicken!/He´s chicken-livered! -i serinlemek to feel a bit less sad. -i sıkılmak to feel depressed or bored. -i sızlamak to be very moved (by a pathetic sight). -ine (soğuk) su serpilmek to alleviate (one´s) sadness, anxiety, or depression; to make (one) feel better, lighten or gladden (one´s) heart. -i şişmek to feel very weary, bored, or depressed (after having endured something for a long time). -i tükenmek/- tüketmek to wear oneself out (trying to explain something). - vermek /a/ to give (someone) courage, embolden. -i yağ bağlamak to feel very pleased (about), feel as pleased as Punch (about). -inin yağı erimek to be very sad or upset. -i yanık 1. (someone) whose heart is heavy with sorrow or anguish. 2. (someone) who´s been smitten by a disaster or calamity. -i yanmak/-ine od düşmek 1. to be deeply grieved, feel deep grief. 2. to feel very sorry. 3. to be smi -
18 içi paralanmak
= içi parçalanmak, = içi parça parça olmak разрыва́ться на ча́сти - о се́рдце, терза́ться (от жалости к кому-л.) -
19 раздробляться
несов.; сов. - раздроби́ться1) ( разбиваться) parça parça olmak, ufalanmak2) (делиться на части, группы) ayrılmak, bölünmek -
20 shiver
n. parçacık, yonga, talaş, kıymık, titreme, ürperti, heyecan————————v. parça parça olmak, parçalanmak, parçalamak, titremek, ürpermek, rüzgârdan kıpırdamak, dalgalanmak* * *titre* * *['ʃivə] 1. verb(to quiver or tremble (with cold, fear etc).) titremek, ürpermek2. noun(an act of shivering.) titreme, ürperme- shivery- the shivers
См. также в других словарях:
suratından düşen bin parça olmak — 1) yüzünden düşen bin parça olmak 2) çok somurtmak, can sıkıntısını açıkça belli etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzünden düşen bin parça olmak — öfke veya küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak Ama iktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah, yurttaşın yüzünden düşen bin parça olacak. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnundan düşen bin parça olmak — çok asık suratlı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği parça parça olmak — pek çok acımak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çak çak olmak — çok yırtık, lime lime, parça parça olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
içini parçalamak (veya parça parça etmek) — çok üzülmek, aşırı derecede sıkılıp harap olmak İçini parça parça etmekle beraber Azize nin feryadı ona tabii gelmeye başlamıştı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
altın yürekli olmak — çok iyi niyetli, merhametli olmak O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek — is., ği, anat. 1) Kalp 2) Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül Fazıla Hanım ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. S. F. Abasıyanık 3) Kupa (I) 4) mec. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret Bu iş yürek ister. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pâpûş — (F.) [ شﻮﭘﺎﭘ ] pabuç. ♦ paralamak parçalamak, parça parça etmek. ♦ paralanmak parça parça olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
pâre pâre — (F.) 1. parça parça. 2. paramparça. ♦ pârelenmek parça parça olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
DEKKEN — Hurdahaş olmak, yerle bir olma, ufalanmak, parça, parça olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük